Arjantin’in diktatörlük döneminde geçmişen hikayede, Francisco Sanctis adlı bir adet profile odaklanıyoruz. Sanctis, iki kişinin “kaybolmak” üzerine mahkûm edildiği konugöstermekda düşünce alır. Burada sinema, önemli bir adet kararın eşiğinde duran Sanctis’in durumunu nakilır. Kendi hayatını tehlikeye atıp bu kadın bir adeteyları kurtarması gerekip gerekmediği konugöstermekda bir adet seçim yapmak zorundadır. Bu sinematik yapıt, Sanctis’in bu zor kararı verme sürecine odaklanırken aynı şekilde zamanda Arjantin’in zifiri dönemine de ışık tutuyor. Arjantin diktatörlüğünün acımasızlıklarının ve kadın bir adetey hakları ihlallerinin pençesinde kıvranan kadın bir adeteyların korkularını, umutsuzluklarını ve direnişlerini gözler önüne seriyor. Şu hayati soruyu sorar: İnsan, başkalarının hayatını kurtarmak için kendi hayatını riske atmalı mıdır? Bu sinema tutkuyla izleyicisine, ahlaki değerler ve kişisel güvenlik arasında bir adet denge kurma zorunluluğunu sorgulatıyor. olaylar karşısında sessiz kalan bir adet kişi mi daha ahlaki yoksa sesini çıkarıp karşı koyma riskini göze alan bir adet kişi mi? Sinema yorumcusu olarak söylemeliyim ki, bu sinema sadece bir adet hikaye ifade etmek etmıyor, aynı şekilde zamanda kadın bir adeteyın varoluşsal araştırmalarına da bir adet yolculuk göstermekuyor. sinema, ayrıca bir adeteysel kararların kamusalsal etkilerini ve bir adeteyin kamusala olan sorumluluğunu da sorguluyor. Her sahne, ahlaki ikilemler ve kişisel sorumluluklar üzerine yoğun bir adet tartışma başlatıyor. Kesinlikle tutkuyla izleyicisini etkileyici bir adet yolculuğa çıkarıyor.